Sinema Dizi

Uyanış: Büyük Selçuklu 30. Bölüm 2. Fragman



1121243 Kişi Okudu    –    27568 Kişi Beğendi Sende Beğen Yorum Yap

——

#UyanışBüyükSelçuklu Sosyal Medya Hesapları:

Resmi Facebook Sayfası:
Resmi Twitter Sayfası:
Resmi Instagram Sayfası:

——-

#TRT1 Sosyal Medya Hesapları:

Resmi Facebook Sayfası:
Resmi Twitter Sayfası:
Resmi Instagram Sayfası:

#Uyanış #Büyük #Selçuklu #Bölüm #Fragman

*

İlgili Makaleler

50 Yorum

  1. Niye haftayaki bölüm fragmanı gelmedi hemen gelsin haftaya uyanış büyük Selçuklu olsun canımızı sıkmayın durmadan ara verip durmayın ve basuluyu kıskanmaya başlasın Melikşah ve haftayaki bölümde Gevher dogursun taparda aklını başına alsın durmadan gevheri dinleyip yanlış Yolara sapmasin basuluyu kıskanmaya başladığı Zaman basuluyu hep görmek istiyormuş obaya gidip görüyormuş saraya cagiriyormus böyle olsun işte gözümün önünde böyle olsun desin olmayınca adımı deli ediyorlar kısa sürede seni saraya getirecem diye aklindan geçirsin Melikşah turansahin kelesini alsın Melikşah tabi hasansabah ve tekisinde kalesini alsın artık bu meseleler çok uzadı tabi selemzari geri alsın artık Melikşah ve tapara versin bu da taparda böylelikle aklını başına alsın dediklerimiz haftayaki bölümde olsun tamamı canımızı sıkmayın fregman bu akşam gelsin yada yarın

  2. Adama ele gelir ki, Kırdar yeni musiqi besteleyib, diqqetle dinledikde Kurtlar vadisi- deki musiqinin oxshari olduğunu anlayirsan. Bu o demek deyil ki, Kirdari beyenmirem, o, çox gözel bestekardir.

  3. YALAN ALLAH'IN KUDRETİNE İFTİRADIR :

    İşlenen bir suçun veya günahın, dünyevi cezasından kurtulmanın en alçakça ve en kolay yolu, yalan söyleyerek kendini aklamaktır. Başı sıkışan veya zor durumda kalan birinin bu halden kendini kurtarabilmek için müracaat edeceği en namerd ve en kolay yolu, yalan söylemektir. Küfrün, imana açtığı meydan savaşında kullandığı en çürük ve tek silah, yalandır. Münafığın ipini pazara çıkaran en bariz alamet ve işareti, yalandır. İnsanı Allah katında faziletli ve kamil kılan, güzel ahlakı olduğu gibi o güzel ahlakı tahrip edip o makamdan tepe taklak aşağı düşüren de yine yalandır. Müseylime ve emsalini, güneş gibi olan Kur'an ayetleri karşısında maskara durumuna düşüren, yalanlarıydı. Yalanın, bütün sıfatlarının hepsini gölgede bırakacak, en mesuliyetli ve mahiyetinin ne olduğunu anlamaya yarayan tarafı ise "Allah'ın kudretine iftira atmak" demek olmasıdır. Görünüşte karşı tarafı aldatmak, o sıkıntılı ve zor halden kurtulmak için kolayca bir cümle kurmakla ve onu deyivermekle ortaya çıkan yalanın "Allah'ın kudretine iftira atmak" demek olduğu güzelce idrak edilse, bu kadar cesurca, kolayca, sorumsuzca ve pervasızca dudaklardan dökülüvereceğini sanmıyorum. Bu sırrı ve hakikatı bir misal ile-biraz da betimleyerek-arz etmek istiyorum. Bir yurtta kapısı açık unutulmuş bir dolabın içindeki pantolonun cebinde bulunan paraları çalan bir öğrencinin hareket ve fiillerini hayalen takip edelim: Henüz odaya girmeden, etrafta birileri var mı yok mu diye sağa sola birkaç defa dikkatlice bakıyor. Kimsenin olmadığından emin olduktan sonra, adımlarını atıyor, odanın kapısını yavaşça açıyor, bu arada etrafa dikkatle sürekli göz gezdiriyor. Dolaba doğru adımlarını atıyor, pantolonun yanına gelince elini kaldırıyor, pantolonun cebine doğru götürüyor, cebine sokuyor, parayı alıyor, kendi cebine koyuyor, odanın kapısına doğru adımlarını atıyor, kapıyı tekrar kapatıyor, etrafa tekrar dikkatle bakıyor ve hızlı adımlarla odadan uzakşaşıp gidiyor. Paranın sahibi, çalındığını fark ettikten sonra sorumlu müdüre haber veriyor. Müdür de bütün öğrencileri toplayıp tek tek hepsine çalıp çalmadıklarını soruyor. Masum olan bütün öğrenciler "Hocam ben çalmadım!" diyerek doğruyu söylüyorlar. Sıra hırsızlığı yapan öğrenciye geldiğinde o da tıpkı diğerleri gibi "Hocam ben çalmadım!" diyor. Diğerlerinin bu sözü doğru iken, hırsızlığı yapan öğrencinin aynı sözü artık doğru değil, yalan oluyor. Bu basit ve kolayca söylediği yalanla, belki o anda kendini kurtarmış, müdür ve diğer arkadaşlarını aldatmış olmakla beraber, aslında ve özünde, Cenab-ı Hakk'ın ezeli ve ebedi olan "kudret sıfatı"na iftira atmış oluyor. Şöyle ki : Kainattaki bütün varlıklar Allah'ın kudretiyle yaratılır ve var olur. Bütün varlıkların bütün fiil ve hareketleri de yine Rabbimizin kudretiyle varlık sahasına çıkar. İnsan serbest ve hür iradesi ile neye meylederse, neyi isterse Allah da nihayetsiz kudretiyle o meylettiği ve istediği şeyi yaratır. Hayrı isterse hayrı; şerri isterse şerri yaratır. Yani isteyen biziz ama yaratan İlahi kudrettir. Şimdi misalimizdeki hırsızlık vakıasına geri dönelim. Bu hırsızlık vakıası da yukarıda hayalen takip ettiğimiz şekilde, hırsızın istemesi ve iradesi o yönde kullanması üzerine, Allah'ın kudreti tarafından yaratıdı. Yani hırsızın etrafa bakması, kapıyı açması, dolaba yürümesi, elini uzatması, cebe sokması, parayı alması, kendi cebine koyması, odadan çıkması vs… bütün bu hareketler ve fiiller de Rabbimizin kudretiyle yaratılmadı mı? Evet. Hırsızın iradesi ve istemesi üzerine Allah da bütün bu hareket ve fiilleri kudretiyle yarattı. Yani bu hırsızlık vakıası, Allah'ın kudreti tarafından yaratıldı. Ama hırsız öğrenciye, müdürü çalıp çalmadığını sorduğunda, "Hocam ben çalmadım!" Diyerek yalan söyledi. Bu basit kolayca ve pervasızca söylediği yalanıyla görünüşte küçücük, ama hakikatte ise büyük bir iftirayı kudret-i İlahiyeye atmış oldu. Allah'ın ezeli kudretiyle yarattığına, "yaratmadı" demiş olmakla iftira attı. Yukarıdaki misali, namaz kılmadığı halde, sorulduğunda "kıldım" diyerek yalan söyleyen birisine de uyarlayabiliriz. Aslında namaz kılmadı. Yani Allah'ın kudreti namaz kılma fiillerini, kişinin iradesiyle istememesi üzerine yaratmadı. Tekbir, kıyam, rüku, secde, teşehhüd vs… fiilleri ortaya çıkmadı, yaratılmadı. Ama kişi "kıldım" demekle, "Hayır, bu fiilleri Allah'ın kudreti yarattı." diyerek yine o ezeli kudrete, yaratmadığı şey için "yarattı" demekle iftira atmış oldu. Yalanın haricindeki diğer günahlar ve kötü hasletler, nefse ve hissiyata mağlup olma veya iman zayıflığı gibi şahısla alakalı eksiklerden ve manevi hastalıklardan kaynaklanır. Merkezde şahsın kendisi vardır. Fakat yalan da ise Allah'ın kudret sıfatına doğrudan doğruya iftira atmak olduğundandır ki bütün günahlar ve kötü hasletler içinde en dehşetlisi ve küfrün esası olmuştur. Yalanda kudrete iftira atmak kudreti yalanlamak manası olduğundan, küfür kokusu geliyor.

    DÖRDÜNCÜ SÖZ
    (Namaz Dinin Direğidir)
    Namaz ne kadar kıymetdar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam ne kadar divane ve zararlı olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde kat'i anlamak istersen; şu temsili hikayeciğe bak gör:
    Bir zaman bir büyük hakim, iki hizmetkarını, herbirisine yirmi dört altın verip iki ay uzaklıkta has ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor. Ve onlara emreder ki:
    Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize lazım Bazı şeyleri mübayaa (satın alınız) ediniz. Bir günlük mesafade bir istasyon vardır. Hem araba, hem gemi, hem şimendifer(tren), hem tayyare bulunur. Sermayeye göre binilir.
    İki hizmetkar ders aldıktan sonra giderler. Birisi bahtiyar idi ki, istasyona kadar bir parça para masraf eder. Fakat o masraf içinde efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki: Sermayesi birden bine çıkar.
    Öteki hizmetkar bedbaht(kötü talihli), serseri olduğundan; istasyona kadar yirmi üç altınını sarfeder. Kumara-mumara verip zayi eder, birtek altını kalır.
    Arkadaşı ona der: Yahu şu liranı bir bilete ver. Ta bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerimdir; belki merhamet eder; ettiğin kusuru afveder. Seni de tayyareye bindirirler. Bir günde mahall-i ikametimize (ikamet edeceğimiz yere) gideriz. Yoksa iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun.
    Acaba şu adam inad edip o tek lirasını bir define anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip, muvakkat (geçici) bir lezzet için sefahete sarfetse; gayet akılsız, zararlı, bedbaht olduğunu en akılsız adam dahi anlamaz mı?
    İşte ey namazsız adam ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!
    O hakim; Rabbimiz, Halikımızdır
    O iki hizmetkar yolcu ise; biri mütedeyyin (dindar) namazını şevk ile kılar. Diğeri gafil namazsız insanlardır.
    O yirmi dört altın ise yirmi dört saat her gündeki ömürdür.
    O has çiftlik ise cennet'tir.
    O istasyon ise kabirdir.
    O seyahat ise kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur. Amele göre takva kuvvetine göre o uzun yolu mütefavit (farklı) derecede kat ederler. Bir kısım ehl-i takva berk(şimşek) gibi bin senelik yolu bir günde keser. Bir kısmı da hayal gibi ellibin senelik bir mesafeyi bir günde kat eder. Kur'an-ı Azımüşsan şu hakikate iki ayetiyle işaret eder.
    O bilet ise namazdır. Birtek saat beş vakit namaza abdestle kafi gelir. Acaba yirmi üç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyeye birtek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl (akla zıt) hareket eder.
    Zira bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse; halbuki kazanç ihtimali binde birdir. Sonra yirmi dörtten bir malını yüzde doksan dokuz ihtimal ile kazancı musaddak (doğrulanmış) bir hazine-i ebediyeye vermemek; ne kadar hilaf-ı akıl ve hikmet (akla ve hikmete zıt) hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü kendini akıl (akıllı) zanneden adam anlamaz mı?
    Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir.
    Hem namaz kılanın diğer mübah dünyevi amelleri, güzel bir niyyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü ahirete mal edebilir. Fani ömrünü bir cihette ibka eder. (Sözler)

  4. Hatun dedigin Zübeyde hatun gibi devletli olur digerlerini gordukce aklima sacma muhteşem yuzyil kosem deki saray da duvarlar arasinda devletten dusmandan bi haber taht oyunlariyla ugrasan alakasiz hatunlar gelir sanki sultanda hayatini haremde onlarca kadinla gecirmis gibi yeni nesillere nakşedilir Avrupayi yilllarca titreten bir Kanuniyi boyle gostermeleri utanc vericidir oynayanlar tirnagi bile etmez ,biz boyle gurur verici sahneler gormek isteriz ellerinize saglik

  5. Turan şah ve tekis in sonu olur inşallah .Sencer in kıyafeti Turna hatun un kiyafeti duyguları baba oğulun gözlerinin içine bakışı muhteşemdi birde terken hatun ve taparin hanımının son günlerini perişan halde görmeyi nasip etsin rabbim 🙏🙏🙏

  6. Burdan devlet yetkililerine sesleniyorum,bu diziyi çeviren ,yazan kişilerin alt kimlikleri araştırılsın…selçuklu ile resmen dalga geçmişler, bizim de saf macera sever halkımız buna dizi diye bakıyor…

  7. Arkadaşlar biraz tarihi araştırdım sultan melikşah dan sonra tahta terken in doğacak oğlu mahmut geçecek sonra berkyaruk sonra tapar sonra sencer💓 gececekmisssss ama malesef terken in oğlu oluyooo😪

  8. Cihana sultan olmak melik olmak her bedenin kaldırabileceği altından kalkabileceği yük değildir.Melikşah vereceği kararı dahi hocasından destek alarak veriyor.Oda bu karar senin kudretindedir diyerek onun gücüne güç katıyor.Kararlar yerinde ve etkileyici sizce de öyle değilim.

  9. Dizi başladığından beri selçuklu bir savaş bir kavga kazandımı hayır,bir ordu gördükmü hayır..ne gördük kadınlar arasındaki çekişmeyi….ne anlattı bize 30 bölümdür…sıfır hiç….sadece zaman kaybı….

  10. Bunların derdi makam mevki taht kavgasi. İşte Kur'anin ve sünnetin dışına çıkarsanız cezanizda biri birinizi taht için öldürmek olacaktır. İslam'da saltanat yoktur , hilâfet vardir,o halifenide alimlerden oluşan şura kendi arasından seçer, aynı Hz Abubekir,Hz Ömer ,Hz Osman gibi hepisini de şura seçmiştir ,hal buki bu halifelerin ogulari vardi , hiç birinin taht diye bir dertleri yoktu, doğru olan budur , İslâm budur . Onun için canım peygaberimiz sav şöyle buyurmuş " Hilafet otuz sendedir ,gerisi saltanattir" buyurmuş. Dört halife 29,5 sene halife olmuş ,geri altı ayı ise Hz Hasan olmuş ve hilafet bitmiştir.

  11. Şu sahneyi mahalle bebeleri bile oynamaz kirmizi boya yokmu inandirici olurdu birtanesi bile bakmıyor yerde yatan yaralimi diye biyoruz filim ama bu kadar da filmin için etmeyin seyirciye saygınız olsun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu